No.384 -'Sivil itaatsizliğin tam zamanı!'

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!..

 

“Görülmemiş, istisnai bir durumla karşı karşıyayız,” demiş Portekiz Başbakanı. “Kesinlikle görülmemiş hava koşulları bu felâketi getirdi. Biz de istisnai önlemler almak zorundayız!...”

Ülkenin 18 eyaletinden 13’ünü pençesine alan, binlerce hektarlık alanı kasıp kavuran ve verdiği “zararın hesaplanması dahi mümkün olmayan” bu 70 küsur yangının “yaşayan insanların hafızasındaki en kötü” yangınlar olduğu belirtiliyor yetkililerce. (BBC, 4 Ağustos 2003)

 

* * *

 

Bir hamlede Okyanus’un öbür tarafına sıçrayalım hemen:

“Bu eyalet sâkinleri ömürleri boyunca bu yaz yaşadıkları kadar kuru ve sıcak bir ortamda yaşamamış olmalılar,” demiş Kanada’nın British Columbia eyaleti Başbakanı. “Son elli yılda gördüğümüz en kötü durum bu.”

Fransa ile İngiltere’nin toplam yüzölçümünden fazla bir alanı kapsayan bu muazzam bölgeyi kasıp kavuran yangınlar 10 bin kişinin yerinden yurdundan olmasına yol açmış durumda. ABD’nin Washington eyaletinde Rocky sıradağlarındaki ormanlar da ayrıca yanıyor. Buralarda yağmurdan başka bir kurtarıcı düşünülemiyor, o da 4-5 günden önce beklenmiyor ne yazık ki. (BBC 3-4 Ağustos 2003)

 

* * *

 

Avrupa ve Kuzey Amerika’dan sonra Asya’ya koşalım:

Ardı arkası kesilmeyen muson yağmurlarının yol açtığı büyük seller Hint yarıkıtasındaki dört ülkede 12 milyon insanın yersiz yurtsuz kalmasına, bine yakın insanın ölmesine ve hesaplanması mümkün olamayacak maddi zarara yol açmış. Nepal’de Himalayaların eteklerindeki bölgelerde başlayan seller, Hindistan’ın üç doğu eyaletini silip süpürmüş... Komşu Bangladeş’te sularda boğulan veya deliklerinden fırlayan yılanlar tarafından sokularak ölen insanların sayısı tam bilinemiyor. Pakistan’da ise, “çeyrek yüzyıldan beri gördülen en yoğun yağmurların ardından, sular çekiliyorsa da, 4-5 gün içinde yeniden yağış bekleniyor ne yazık ki. (AP, The Guardian, 2 Ağustos 2003)

 

* * *

 

Başkan Bush öncülüğünde ABD yönetimi, küresel ısınma ve küresel iklim değişikliğinin insanların ve şirketlerin faaliyetlerinden değil, doğanın kendisinden geldiğini, yani bu acaip durumların kendi kendine olduğunu, bu durumları önlemek için de önce dünyada ne olduğunu en az bir 10 yıl gözlemek gerektiğini ilan etti. Yani bütün ülkelerin bir araya gelip ortaklaşa bir “gezegen gözleme” sistemi kurmalarını önerdi. Bu sistemin, bozulan çevreyi iyileştirmesi bekleniyor. Ama, bazı bilimsel ve çevre koruma grupları, bu önerilen sistemin, iklim değişikliği konusunda alınacak tedbirleri geciktirmek, hatta hiçbir tedbir almamak için ABD tarafından ileri sürülen bir bahaneden ibaret olduğunu belirtiyorlarmış ne yazık ki. “Daha çok veri toplamak iyidir, ama küresel ısınmanın olduğunu ve hemen başedilmesi gerektiğini gösterecek yeterince veri var artık elimizde,” diyorlarmış. (BBC, 31 Temmuz 2003)

 

* * *

 

Spraylerde ve buzdolaplarında, klima cihazlarında kullanılan kloroflorokarbon gazlarının 1987 Montreal sözleşmesi ile yasaklanması sonucu, yeryüzündeki tüm canlıları ölümcül radyasyondan koruyan Ozon tabakasındaki korkunç seyrelme artışının yüzde elli yavaşladığı saptanmış. Bilim insanları, böyle giderse, ozon “deliği”nin elli yıl sonra “kapanacağı”nı, sadece Avrupa ve ABD’de yılda 2 milyon kanserin ve başka hastalıkların bu yolla önleneceğini hesaplıyorlarmış. (The Independent, 2 Ağustos 2003)

Ama, ABD yönetimi, bu büyük çevre başarısını sağlayan Montreal antlaşmasını gene Montreal’de geçen ay katıldığı bir uluslararası toplantıda “yıkmaya” niyetli olduğunu açıklamış. Ozon tabakasına kloroflorokarbon gazından kat be kat daha fazla zarar verdiği bilimsel olarak saptanan metil bromür adlı tarım ilacını dünyada en çok üreten ve tüketen ülke ABD, bunun yasaklanmasını yasaklamak istiyormuş şimdi ne yazık ki. Çünkü, çilek tarlalarında ve golf sahalarında ve bir de ahşap ambalajlarda bunu mutlaka kullanmak istiyormuş ABD. Güney Kutbu üzerinde ABD büyüklüğünde bir “ozon deliği” olduğunu ilk bulan Cambridge’li bilim adamı “Ama bu çılgınlık,” demiş. “Bizim bu kimyasal maddeye değil, ozon tabakasına ihtiyacımız var. İnsanlar ne kadar aptal olabiliyor.” (The Independent, 20 Temmuz 2003)

 

* * *

 

ABD yönetiminin en önemli şahinlerinden -- Pentagon’un 3 numarası -- Douglas Feith, ABD silâhlarının geldiği son derece kesin ve dakik durumdan dolayı, ABD’nin eşsiz ilâhi gücünün insanlığa sunduğu bir hizmet olarak savaşın artık bir “kansız bilim” halini aldığını mesajını vermiş. Yani, insanlığın artık kansız savaş yolunda yepyeni bir aşamaya, bir üst aşamaya geçtiğinin müjdesini aldığımız söylenebilir.

Ama, yapılan araştırmalar, Irak’ta ABD’nin giriştiği 73. sömürgeci müdahale sonucunda 10 bin sivil ve 20 bin asker olmak üzere, 30 bin Iraklı’nın öldüğünü, yağma ve yakıp yıkma sonucu doğan zararınsa, hesaplanmasının neredeyse imkânsız olduğunu gösteriyor ne yazık ki. (John Pilger, “The War on Truth”, ZNet, 31 Temmuz 2003)

 

* * *

 

2002 Nobel ekonomi ödülü sahiplerinden Berkeley Profesörü George A. Akerlof, diyor ki: “Bence bu, 200 küsur yıllık tarihinde ABD'nin sahip olduğu en berbat yönetim. Sadece dış politika ve ekonomi alanlarında değil, aynı zamanda sosyal konularda ve çevre konusunda da olağanüstü sorumsuzlukta politikalara girişti ... İşte şimdi halkın sivil itaatsizliğe girişmesinin tam zamanı."

 (Der Spiegel'e verdiği mülâkatten, “A Form of Looting”, Znet, 1 Ağustos 2003)

 

* * *

 

Ne duruyoruz, ey okur?

 

Devamı haftaya...